Bu proje, göçmenlerin ev-yapımı aktivitelerini ve özellikle gıda tüketim ve pişirme pratiklerinin nasıl değiştiğini ve bu pratiklerin sosyal entegrasyonlarındaki dahiliyetini, Suriyeli kadınlarla yapılan derinlemesine nitelikli araştırmalar ile anlamaya çalışır.
2011’deki Suriye’den Türkiye’ye olan büyük göçte en çok göç almış üç şehri karşılaştırarak; yemek yapma ve yemeği paylaşmanın yakınlık ilişkilerini güçlendirmede, kültürel mirası deneyimlemede ve sevgi, kayıp, minnettarlık gibi duyguları ifade etmede nasıl etkin bir araç olduğunu analiz ediyoruz. Yemek, sosyokültürel geleneklerle, aile tarihiyle ve ekonomik gerçekliklerle şekillenir. Önceki araştırmalar, göçmenler için yemek paylaşmanın önemini ortaya koyar. Ancak, göçmenlerin, veya daha özel bağlamda, Türkiye’deki Suriyelilerin yiyecek pratiklerini araştıran az sayıda araştırma vardır. Bu araştırma, Suriyeli kadınların kültürel ve ailesel aidiyetlerini, zorlu ekonomik koşullara rağmen evde yapılan yemeklerle nasıl sağladığını inceler. Kadınların kendi rollerini ve kimliklerini nasıl algıladıklarını, gıda tüketim ve pişirme pratiklerini yeni gerçekliklere nasıl adapte ettiklerini ve yeni evlerini kurarken milli ve küresel politikalara nasıl katıldıklarını araştırıyoruz. Önerilen bu proje aynı zamanda, yiyeceğin Türk ve Suriyeli toplumların arasındaki köprüyü nasıl yarattığını inceler. Sivil toplum kuruluşları tarafından yönetilen birçok yiyecek-bazlı entegrasyon projeleri olmasına rağmen, yiyeceğin entegrasyonu nasıl etkilediği konusunda çok az araştırma vardır. Suriyelilere karşı düşmanlığın son yıllarda güçlü bir şekilde arttığı göz önüne alındığında, Suriyeli-entegrasyonu konusu Türkiye için acil bir konudur. Yerel halkın Suriyeli komşuları ile ilgili bilgileri ve onlarla iletişimleri eksiktir, bu da korkuya ve etnik gruplar arasında çatışmaya yol açar.